At; Türk, Moğol ve Altay halk kültüründe, halk inancında ve mitolojilerinde kutlu hayvandır. Yunt (Yont, Yond) veya Yabu (Yabı, Yabak, Yafak) ya da Yılkı (Cılkı) olarak söylendiği Türk dilleri de vardır. Moğollar Adu (Aduğ, Adagu) veya Mor (Morın) derler. Toynaklı, dört ayaklı, memeli yük hayvanıdır.
At, Türklerde çok büyük önemi bulunan bir canlıdır. Efsane ve masallarda sahipleriyle birlikte silkinip daz (kel) bir ata dönüşen atlar bulunur. Böylece bir anda güçleri artar. Konuşabilen, uçabilen atlar vardır masallarda. Köroğlunun kıratı vardır ve sudan çıkıp gelmiştir. Battal Gazinin atının adı Aşkar’dır. Kırk gün güneş görmeyen bir ahırda ıslah edilmiştir. Manas destanında 200 kadar at adı yer alır. Burada yalnızca Türk destanları içinde en çok tanınan birkaç atın adına verilecektir. En bilinen ve dikkat çekici atlar şunlardır.
Atın rüzgardan yaratıldığına inanılır. Böylece rüzgarın gücü ve hızı ata geçmiştir. Ev yapılırken en büyük direğe veya çadırın orta direğine at kanı veya at sütü sürülür. Dağ, orman ve ateş ruhlarına dua edilirken kırmızı at yelesi kullanılır. İyi at, uçan kuşa yetişir, hiç yorulmaz, düşmanı hisseder, sahibini önceden uyarır, kahramanın durumunu anlar, rengini değiştirir, ölen kahramanı bırakmaz vatanına geri götürür, yaralı sahibini iyi birisinin yanına yetiştirir. Demirkazığa (kutup yıldızına) bağlı olan Akboz At ve Gökboz At bu kazığın etrafında döner dururlar. Başkurt destanlarında Buzat (Boz At) ve Sarat (Sarı At) olarak yer alırlar. Balkarlara göre ise adları Doru Aygır ve Saru Aygur şeklindedir. At olan eve şeytan girmeyeceğine, nefesinin cinleri kovduğuna inanılır. Türklerde at ile ilgili yüzlerce kelime vardır. Aygır: Erkek At, Kısrak: Dişi At demektir. Argumak, Yabu, Kulan, Tarpan gibi yabani türleri vardır. Atın kuyruğunu, kadının saçını, erkeğin bıyığını kesmesi yas işaretidir. Ve bunlara izinsiz dokunulması ya da kesilmesi de hakarettir. Evin en büyük orta direklerine at kanı, at yağı veya at sütü sürülür. Kam ateşin önünde ayin yaparken Ak At Derisi üzerinde dua eder ve yerin, dağın, ormanın ruhlarına yakarırken Kımız saçıp At Yelesi sallar. Bazı yörelerde masaların ayakları at toynağı şeklinde yontulur. Altaylarda 1900’lü yılların başında dahi ölüler atlarıyla birlikte gömülmekteydi. Rüyada kuyruğu kesik at görmek ölüm haberidir, gören kişi ölecek demektir. Atlar, ruhları öbür dünyaya taşır. Karakalpak’lar tabuta Ağaçat derler. Şeytanların atları üç ayaklıdır. Kutlu atlar Güneş diyarından gelirler. Dağdan çıkma ise sudan çıkma kadar yaygın olmasa da farklı bir özelliktir. Muhammed miraca çıkarken Burak adı verilen bir binek hayvanı kullanmıştır ve bu binek Türklerce daima at olarak tasavvur edilmiştir. Burak kelimesi Arapça berk (şimşek) kökünden türemiş bir kelimedir ve hızlılığı, ışığı ifade eder. Türklere göre atlar güneşten yeryüzüne inmiş varlıklardır. Köroğlunun atı Deniz Aygırı ve Çöl Kısrağının birleşmesinden türemiştir. Bu dünyaya ait atlarla öte dünyaya ait atların birleşmesinden doğan taylar çirkin olur ama sonradan değişirler. Türklerde ve Moğollarda insanın düşünce gücü bir taya benzetilir ve adına Buyan denilir. At Türkler ve Moğollarla özdeşleşmiş bir canlıdır. Türkler atlara renklerine göre isimler verirler: Akat, Buzat, Kırat, Alat, Sarat, Karat, Dorat… Kara At’ın yeraltına giderken, Ak At’ın ise gökyüzüne giderken kullanılacağına inanılır ve bu nedenle yeraltı Tanrısına Kara At, gökyüzü Tanrısına Ak At kurban edilir. Ayrıca söylencelerde adı geçen sıra dışı at türleri şunlardır:
Kendisi veya atası sudan(gölden) çıkıp gelen (sudan doğan) bir atın / hayvanın olağandışılığı. Böylesi bir canlı sıra dışı ve olağanüstü niteliklere sahiptir. Örneğin Köroğlu’nun atı sudan çıkmadır. Bazen sudan çıkmanın yansıması (soyun diğer tarafı) Çölden Gelme olarak ifade edilir.
Kendisi veya atası çölden çıkıp gelen (ateşten doğan) bir atın/hayvanın sıra dışılığı. Böylesi bir canlı sıra dışı ve olağanüstü niteliklere sahiptir. Örneğin Köroğlu’nun atı böyledir. Bazen yansıması (soyun diğer tarafı) Sudan Çıkma olarak ifade edilir. Çöl ateşi simgeler. Dayanıklılığın sınandığı yerler olarak görülür. Evliyaların çöllerde gezdiği de anlatılır.
Manas Han’ın atıdır. Sıra dışı özellikleri vardır, çok görkemli ve zekidir. Sahibine sadıktır, savaşlarda onunla birlikte düşmana anlayarak ve isteyerek saldırır. Kula gövdesi koyu sarı, kuyruğu, bacak kılları ve yelesi kara olan at demektir. Bu sözcük köken olarak anlamak ve yukarı sıçramak anlamlarını da taşır.
Alpamış Han’ın atıdır. Bayşubar veya Kökşubar ya da Çubar olarak da bilinir. Sıradışı özellikleri vardır. Türk söylencelerindeki olağanüstü atların özelliklerinin tamamını taşır. Uçabilir, konuşur, sahibini önceden uyarır, yaralıyken yalnız bırakmaz, bir aylık yolu bir günde gider, sahibinin ne durumda olduğunu hissederek ona göre davranır. Altın yeleli, gümüş üzengili, kuyruğu dokuz örgülü, dokuz kolanlı olarak betimlenir. Atası sudan çıkmadır. Çok renkli. Üstünde küçük lekecikler şeklinde yuvarlak noktalar bulunan eşyaya, hayvana "çubar" denir. Çilli insanlara şaka olsun diye söylenir. Şubar sözcüğü hızlı gitmek anlamı içerir. Çapmak (hızlı gitmek, at sürmek) fiili ile aynı kökten gelir. Türkçe Çubar, Moğolca Çabdar, Buryatça Sabıdar sözcüğü boz renk ifade eder.
Cıda, Türk kültüründe kutlu sayılan bir oyundur. At üzerinde koşturularak, ucu sivri değneklerin fırlatılmasıyla oynamır. Atsız olarak oynanan ve en uzak mesafeye ulaştırmak için atılan biçimi ise daha çok çağdaş sporlar arasında yer alır. Daha sonraları Arapça Cirit ve Farsça Çevgen/Çavgan sözcükleri ile karşılanmıştır. Aslında bu iki sözcüğün de aslında Türkçe olma ihtimali yüksektir. Çevgen veya Çavgan sözcüğü Çevmek/Çavmak/Çapmak fiilleri ile bağlantılıdır. Çünkü bu oyun Türklerden komşu kültürlere geçmiştir, dolayısıyla isimlerin, hele de Türkçe köklere uyumlu sözcüklerin başka bir dilden alınmış olması pek mantıklı görünmemektedir. Cirit Oyunu'nda iki takım bulunur. Bu takımlar geniş bir alanın iki ucunda karşılıklı olarak beşer, altışar veya yedişer kişi olarak dizilirler. Sağ ellerine atacakları ilk ciriti, diğer ellerine de yedek ve kamçı alırlar. İki tarafın birinden bir atlı çıkıp, karşı dizinin önüne yaklaşır. Karşı takım oyuncularından birine elindeki ciriti savurur, sonra geri döner. Karşı tarafın oyuncusu onu takip eder ve elindeki ciriti geri dönüp kaçan atlıya fırlatır. Bu kez ilk oyuncunun çıktığı sıradan diğer bir ciritçi onu karşılar. Bu kez diğeri yerini almak için geri dönmeye çalışır. Cıda sözcüğü, Moğolca kökenlidir. Çit ve Çıta kelimeleri ile aynı kökten gelir.
(At/Ad) kökünden türemiştir. Hareket, hız, gitme, atlama gibi anlamlar içerir. Ad (isim) sözcüğüyle de bağlantılıdır. At, Türk anlayışında bir insanın kimliği gibidir. Mançu dilinde Adun, Evenk dilinde Avdu olarak yer alır.
Orijinal kaynak: at (mitoloji). Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page